Edebi Karaağaç arkadaşımın bahsettiği genç yazarların anlatımına göre; Korunun Anadolu kapılarına bakan tarafında, iki kaya parçasından kendi kendine hâsıl olmuş bir kürsü vardı, biz aramızda, hülya veren manzaralar seyrettirdiği için “Kürsî-i İstiğrak” derdik. Zamanın genç yazarları akşam saatlerinde bu kürsüde oturur, konuşur, düşünürdü. E tabii ben de eksik kalmazdım bu muhabbetten. Kulak verir, dinlerdim rüzgârın savurduğu edebi cümleleri.
İnanın bende çok merak ediyorum şimdi hülya veren kayalar hala
orada mı? Yeşil İstanbul ekiplerinden duydum geçenlerde, çok güzel seyir
terasları yapmışlar oralara. Hala mutlu insanların şarkıları, şiirleri çalınır
kulağıma. Haydi, sizde arkadaşlarınızla Marmara’yı seyre dalın teraslarda ve de
o iki kayayı aramayı ihmal etmeyin. Bulursanız da benden selam söylemeyi
unutmayın. ‘’Ağaçlar, ırmaklar, kuşlar, çiçekler daima şen.’’(Abdülhak Hamit Tarhan)