AŞIKLAR FISTIK ÇAMI
Doğanın eşsiz bir tamamlayıcısı olan ağaçlar, insanların ilk zamanlardan beri ilgisini çekmiştir. Köklerinin yer altına uzanması, dallarının göğe açılması, insanları ağaçlar hakkında düşünmeye itmiştir. Büyüyen, gelişen, güçlenen, çiçek açan, meyve veren, sığınacak bir gölge sunan; küçükten büyüğe çevresindeki tüm canlılar için fayda sağlayan ağaçlara kutsal anlamlar yüklenmiş, bu görüşler mitolojilere de yansımıştır. Fiziksel boyutlarının olağanüstü büyüklüğüne bağlı olarak kök ve gövdelerinde ortaya çıkan ilginç ve görkemli oluşumlar nedeniyle, resim, müzik, şiir, şarkı, roman ve hikâyelerin de konusu olmuştur anıt ağaçlar.
Yıllarca hatta yüzyıllarca yaşayabilen, varlıklarını konumlandırdıkları noktada pek çok anıya şahitlik eden anıt ağaçlar, duygusal olarak da insan zihninde yer tutmaktadır. Bizimle büyüyen bir ağacın varlığı, dünya ile bağımızın bir simgesi gibidir. Bir nesil, iki nesil, üç nesil, hatta çok daha öncesine bile şahit olan anıt ağaçlar kim bilir ne zor günleri atlatmış, ne mutluluklara sığınak olmuştur?
Şanslıyız ki anıt ağaçların serüveninin bir kısmını kayıt altına alabiliyoruz. Kimi zaman bir seyyahın seyahatnamesindeki bir çizimde, kimi zaman bir fotoğraf karesinin arka planında, kimi zaman romantik eski Türk filmlerinden birinde âşıkların buluşma noktası olarak ağaçları görüyor ve onlarla zamansal ve mekânsal boyutta bir bağ kuruyoruz.
Eski Türk filmlerinin meşhur Âşıklar Ağacı, Burunbahçe ’deki ikiz Fıstık Çamları idi. Hafızalara kazınan birçok duygusal sahne buradaki yanyana büyümüş iki ağacın önünde çekildi. Sevgililerin ağır çekimde birbirlerine koştuğu, kavuşmaların uzun sürdüğü o meşhur sahnelerin mekânı Burunbahçe ’deki âşıklar ağaçlarının altıydı.
Eski Türk filmleri denince akla gelen en güzel yerlerden biridir Beykoz. Sahilden itibaren yükselerek Üsküdar-Beykoz yoluna kadar devam eden, içinde çeşitli ağaçlar bulunan, sahilinde denize girilen, top oynanan, sohbetler edilen gençlerin buluşma yeriydi Burunbahçe. Bu güzide yerde sevgiliye benzetilen ikiz Fıstık Çamlarının gölgesinde denize karşı oturan sevgililerin görüntüleriyle İstanbul’un güzelliği anlatılırdı film sahnelerinde. Hayatımıza dokunan ve anıtlaşan ağaçların en güzel örneklerindendi bu ikiz Fıstık Çamları. Boğaza bir nakış gibi işlenmiş, Üsküdar’dan Beykoz’a kadar pek çok tepeden el sallar herkese biriktirdikleri hatıralarla.
Herkesin yakından tanıdığı Beykoz’lu Sadri Alışık’ın, “Hey yavrum hey… Burunbahçe dalyanında İstanbul’u çekerlerdi denizden”, diyen sesi çınlar gibi hala kulaklarımızda. Burunbahçe dalyanında balık tutan, tutarken de sanki İstanbul’u yakalayan, gönüllerde taht kuran herkesin sevgilisi Beykozlu Turist Ömer’i hatırlarız. Dalyandan yakaladıkları balıkların fotoğraf karesi, geçmiş zaman balıkçılarının en gözde yeri olan tarihi Burunbahçe hatıralarını adeta anlatır bizlere.
Beykoz’un o mütevazı çocuğunun;
“Ben, Telefat-ı Adiyeden,
Paşabahçeli Sadri Alışık.
Babam Kaptan Rafet,
Anam zavallı Saffet”
Repliğiyle kendisini anlatması ve her repliğini bir şiir edasıyla söyleyişiyle gelir aklımıza...
İki Fıstık Çamı, yan yana kumru gibiydiler yıllar boyunca. Heybetli duruşları, yılların kırdığı dallarıyla geçen zamana meydan okuyan Âşıklar Ağacı’ydı onlar. Pek çok film setine sahne olan Fıstık Çamları, yakın zamanların meşhur dizisi Acı Hayat'ın da birçok bölümünde Nermin ile Mehmet’in acı ve mutluluklarını paylaştıkları yer olarak anılarda unutulmaz yerini almıştır.
Değerli sanatçımız Barış Manço’nun “Ben nasıl unuturum seni, can bedenden çıkmayınca” sözlerini içeren şarkısının klibinde yer almaları onlar için kim bilir ne güzel bir anı olmuştur.
Barış MANÇO / Can Bedenden Çıkmayınca
Beykoz, geçmişte ve günümüzde insanlar tarafından ilgi gören bir yer olmakla birlikte, yabancı seyyahların da bölgenin coğrafik yapısına ve sosyal yaşamına değindiğini yazılı eserlerinde görmekteyiz. 1822 yılında İstanbul’a gelen dönemin tanınmış hikâye ve oyun yazarı Méry, (Françoıs Joseph Pıerre-Constantinople Et La Mer Noire-1855) İstanbul ve Karadeniz Seyahatnamesi’nde çizdiği gravürlerde dahi var olduğunu gördüğümüz Fıstık Çamları kim bilir neler gördü geçirdi bu tepede.
burunbahçe- 1822 Françoıs Joseph Pıerre
Burunbahçe ’de, her sabah boğazı selamlayarak uyanan, yanına gelenlere güzel bir mekan sunan, güzelliğiyle büyüleyen, iki arkadaş, dost ya da âşık gibi yanyana büyüyen ikiz Fıstık Çamı’ndan biri maalesef 2014 yılında üzerine bir yıldırım düşmesi sebebiyle kurudu. Yalnız kalan diğer Fıstık Çamı hala o tepede anılara şahitlik etmeye devam ediyor. Birlikte büyüdüğü, güzel anılar, şiirler, resimler, fotoğraflar; dizi ve filmlerden güzel kareler bırakan arkadaşının yerine dikilmiş genç fidanın büyüyüp yeşermesini izliyor. Kim bilir birlikte daha ne fırtınalara karşı direnip ne güneşli günlere yelken açacaklar ne hikâyelere şahit olacaklar boğaz kıyısından?